Yârî ez-Hak be-cû ki cüz fazleş
Ukde-i müşkilât ne-küşâyed
Her çi hâhî ez ü taleb ki cüz û
Reh be-genc-i murâd ne-nümâyed
Tanrı’dan yardım iste! Zirâ O’nun fazlı olmaksızın müşküller düğümü çözülmez.
Ne istersen O’ndan iste! Zirâ O’nsuz dilek hazinesine ulaşılamaz.*
Ez zamâne ne mikünem gile’i
Tâ be-dâneste-em ki mecbûrest
Zamaneden şikâyetçi değilim.
Çünkü biliyorum ki oda Allah’ın kudreti elindedir.*
Ez-tahayyür ki kâsırem der-şükr
Pîş-i çevgân-ı fikr çün gûyem
Hod giriftem ki şükr-i Hak güftem
Şükr-i tevfîk-i şükr çün gûyem
O kadar hayretteyim ki şükrü tam olarak edâ edemiyorum.
Fikir çevgânı önünde ben nasıl konuşabilirim?
Farz edeyim ki Hakk’a şükrümü ifâde ettim, fakat,
Şükr etmeme ettiği yardımın şükrünü nasıl ifâde edeyim?*
Nigeh-dâr-ı fursat ki âlem demist
Demî pîş-i dânâ bih ez âlemist
Fırsatı gözet! Zirâ âlem bir demden ibârettir. Amma bu bir solukluk zaman, bilgin kişi yanında bir âlem değerindedir.*
*Tursun Bey, Târih-i Ebü’l-Feth’den
Lütfen gereksiz tirelemelerden ve Osmanlı Farsçasından vazgeçin. Farsçayı olduğu gibi, okunduğu gibi yazın.
Türk Farsçası ile Türk Arapçası çok komik oluyor.
Unutmayalım ki Farsçada ve Türkçede ü, ö, ı sesleri yoktur.
Farsçada yumuşak g harfi de yoktur. O harfi de yumuşak g ile yazmayalım.
Mesela: mağlub değil maglûb şeklinde yazalım.
Madem bir hayır yapacağız, tam anlamıyla yapalım.
Bu dört sesi bir İranlıya veya Araba söyletemezsiniz.