آمد شھر صیام سنجق سلطان رسید
دست بدار از طعام مایده جان رسید
Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti
Artık maddî yiyeceklerden elini çek, çünkü göklerden manevî rızık ve can sofrası geldi
Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti
Artık maddî yiyeceklerden elini çek, çünkü göklerden manevî rızık ve can sofrası geldi
Senin sürûrunu götürür sen ondan mesrûrsun / Ondan gelen zulmü, insâf gibi kabul edersin
Ya bana cevap ver, ya insâf et / Ya esbâb-ı şâdîden hâtıra ver
Ey gönül, ya itirazını beyânen cevap ver, ya kusurunu itirâf edip insafa gel ve itidâl dâiresine gir. Yâhud beni mesrûr edecek sebeplerden öğret..
* Mesnevi Şerhi, Ahmed Avni Konuk / RTE Üniversitesi Kütüphânesi,
Günün kârı bir kaç beyit…
25.08.2014
Belî dâned k’âgâh bâşed
Ki ez dilhâ be dilhâ râh bâşed
Âgâh olan bir gönül, kalpten kalbe yol olduğunu bilir.
Molla Câmi, Yûsuf ve Züleyhâ / Heft Evreng
Mesnevî’nin tamamı için:
http://ganjoor.net/jami/7ourang/7-5-yusof-zoleykha/sh27/
Çūn be-Ħaķ bīdār ne-būd cān-ı mā, Hest bīdārī çū der bendān-ı mā
Cânımız Hakk’a ayık değilse eğer, uyanık olmak bizim için sadece bir engeldir.
Rûhumuz, Allah ile uyanık olmayınca, o zâhirî uyanıklık, bizim için bend ve maniadır. Hakîkî uyanıklık, rûhun hak ve hakîkatten âgâh olmasıdır. O ilahî âgâhlık olmayınca, insanın uyanık durmasıyla gözünün bakması, uykuda rüya görmesine benzer.
Nerede akarsu bulunursa orada yeşillik olur
Nerede gözyaşı bulunursa orada rahmet olur
Merhûm Tahir Olgun’un “Mesnevi Dersleri” kitabını karıştırırken, hem manası hem de ilk öğrenip ezberlediğim farsça beyit olması hasebiyle benim için hususi yeri olan bu beyite rastladım. Şârih’in açıklamasıyla; En şiddetli sıcaklarda, yeryüzü kup kuru kesilmişken bile dere kenarlarının yeşilliği, derede akan suyun eser-i feyzidir.Bunun gibi, bir gözün de yaşlar dökmesi, merhamet-i İlahiyye füyûzunu meydana getiriyor, kurumuş bir kalbi şâdâb-ı hayat ediyor.
Nihayet her ağlamanın sonu gülmedir
Akıbeti gören mübarek bir kuldur
Dünya tebeddül ve inkılâb âlemidir. Gök gürler, yağmur yağar. Fakat birden bire bulutlar sıyrılır, güneş meydana çıkar. Âfâki olan şu hallerin vukua geldiği nasıl görülüyorsa, enfüste olması da muhal değildir. İnsanın kederi olur, yüreği daralır, gözünden yaşlar dökülür. Lakin Allah’ın lütfuyla tecelli değişir, celâl-i İlahi, cemâle tebeddül eder. Evvel ağlayan, tecelli tesiriyle gülmeye başlar.
İnleyen dolap gibi gözü yaşlı ol ki
Ruhunun sahasında yeşillikler bitsin
Gözden nedâmet, yahut hasretle dökülecek yaşlar kalbin pasını siler, gönül ayinesini tecelliye ma’kes olabilecek bir hale getirir. O sebeptendir ki peygamberimizden öğrendiğimiz duamızdır; “Ya Rabbi! Ağlamayan gözden, haşyetle müteessir olmayan kalpten sana sığınırız”
Ağlayabilmek saadetini elde etmek için, ağlayanlara merhamet etmemiz gerektiğini şöyle dile getiriyor Rûmî;
…
–Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız. Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. Rahmet kaldırılmış kalbinizden. Buz çölünde yol alıyorsunuz. Reis Bey, mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim…
Anne katilliğiyle suçlanan mahkumun durumu için “ağlanacak hal” dediğinde Reis Bey’i sarsan ve vicdan muhasebesi yapmasına vesile olan cümleleri söylüyor idam mahkumu. “gözyaşı ve merhamet” ifadesini Reis Bey’in ve bizlerin hafızasına kazıyor…
Necip Fazıl’ın “Reis Bey” isimli eserinin, Mesut Uçakan imzalı sinemaya uyarlanmış halini buradan izleyebilirsiniz.
Hz. Peygamber’e duyulan sevgi, bağlılık ve hürmet hislerinin göstergesi olan, gerek Türk Edebiyatı’nda, gerek Arap ve Fars Edebiyatı’nda binlerce örneğiyle en çok kaleme alınmış olan tür na’ttır. Arapça bir kelime olan na’t; bir kimsede bulunan özellikleri methederek anlatmak anlamını taşır. Edebî bir terim olarak da; Hz. Muhammed (s.a.s)’in methini konu edinen, O’nu övme amacıyla yazılan manzum ve mensur eserlere verilen bir isim, bir türün adıdır.
Farsça kaleme alınmış, Mevlana Celaleddin Rumi’ye ait iki naatı paylaşıyoruz…
Yâ Habiballah, Halik’in Rasul-i zîşânı sensin
Hz. Zü’l-celâlin seçilmiş, pâk ve misilsiz kulu sensin
Hz. Hak Tealâ’nın nazlı nebisi, kâinâtın evveli ve bedr-i
müniri
Enbiyânın gözünün nuru, bizim gözümüz ve çerağımız sensin
Cebrail üzengide, bir gecede miraç vâki olmuştu
Yeşil gök kubbesinin üzerine şeref ayağını koyan sensin
Yâ Rasulallah, sen bilirsin ki ümmetlerin âcizdir, günahkârdır
Başsız ayaksız âcizlerin önderi, kurtarıcısı sensin
Mevlana, Peygamber-i zîşânın nâ’tını, vasfını yüce tutar
Mustafa ve müctebâ O efendiler efendisi sensin.
Ey hazreti Allah’ın Rasulü ey Habib-i Kibriya
Ey alemin gözünün nuru, ey nebilerin imamı
Her iki cihanda çihar yar-ı güzinin lütuf ve seha menbaı
Ebubekir Ömer Osman Ali dostun ve yârânındır
Yâ Resulallah senin cemal bağında naat söyleyen bülbülüm
Zât-ı şâh-ı risaletinizin hükm-i fermanını itaatle
beklemekteyim.
Merhamet kıl, Molla-yı Rum’un yüzü, gece gündüz ayağının tozudur
Ey Ahmed, Mahmud, Ebu’l Kasım Muhammed, Mustafa
Na’tlar ile ilgili bilgiye aşağıdaki siteden ulaşılabilir;
Son Yorumlar